ÜYE GİRİŞİ ÜYE OLMAK İÇİN ALTTAKİ LİNK İ TIKLA

KİRAZ

İklimi: Kiraz’da Akdeniz ikliminin İç Ege tipi hüküm sürmektedir. Yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve yağışlıdır. İklim, ova kısmında ılıman, yüksek kısımlarda biraz serttir. Ancak, Ocak ayı ısı ortalaması 10, Şubat ayı ısı ortalaması 8 derece civarındadır. Yazları sıcaklık gölgede 37-38 derece civarındadır ama son yıllarda bu ortalama 40-42 dereceye kadar yükselmeye başlamıştır. En sıcak aylar Temmuz ve Ağustos’tur. Kışın yükseklerde kar yağışı da görülür. En yağışlı ay Aralık’tır, genellikle Kasım-Mayıs ayları arası yağış görülür. Kiraz ovasına, özellikle de ilçe merkezine kar hemen hemen hiç yağmaz. Kiraz'lılar karı, ancak Kiraz'ı çevreleyen dağların doruklarında görürler. Ancak yüksek tepelere; Çavuş Dağı, Altınoluk (Kayacıkhisar), İğdeli gibi yerlere kış aylarında oldukça yoğun kar yağmaktadır. Özellikle Bozdağ ve Beydağ'da kar kuyuları bulunmaktadır. Kışın yükseklere yağan kar sayesinde, yaz aylarında sadece Kiraz, Ödemiş ve çevresine ait bir tür içecek olan "Kar Helvası" yapılmaktadır.
Akarsular/Göller: İlçenin tek akarsuyu, Bozdağ’dan (Çatak ve Dokuzlar civarından) doğup, ilce içinden geçen Küçük Menderes ırmağıdır. Küçük Menderesi iki koldan beslenmektedir. Bir kol Bozdağ üzerinden Çatak ve Dokuzlar köyleri yakınlarından çıkarak, Kiraz merkezinden geçip güneye doğru akan ana koldur. Diğer kol ise; Kiraz Ovasının güneyinden ve doğusundan Çavüş dağından çıkarak Çay Ağzı’ndan geçip gelen Han Çayı (Ulu Çay) ve güney doğusundan Haliller Çayı ile Eserler deresi, kuzey doğusundan Suludere, Veliler ve başka küçük kollar da katılmaktadır. Her iki kol, Kiraz’ın 5 km kadar güneyinde birleşir ve Küçük Menderes adını alarak Karaman Köyü topraklarından sonra, Beydağ ilçesi topraklarını, oradan Ödemiş topraklarını da sulayarak, 150 km. akarak Selçuk’un Pamucak sahilinden Ege Denizi’ne dökülür. Nehir çoğu yerde yazın kurumaya başlamıştır. Tarım sulamasında ancak Mayıs ve Haziran aylarında faydalanılmaktadır. Nehrin suları yıllardır, Kiraz Ovası’nda sulu tarım için kullanılmaktadır. Irmak üzerinde yapımı tamamlanan Beydağ Barajı; Kiraz, Beydağ ve Ödemiş ovalarında sulu tarımı daha verimli hale getirecektir. Kiraz, çevresindeki dağlar sebebiyle, bir vadi içerisinde kurulmuştur. Merkezde, hiç bir yükselti yoktur.
Türk toplulukları Anadolu’da çeşitli ırklara mensup, Müslüman olmayan ve kısmen köylü, kısmen de şehirli bir halk buldu. Türk yöneticiler, bu Müslüman olmayan çiftçileri de koruması altına alıyordu ama yine de köylü nüfus savaş ve anarşi yıllarında iyice azalmaya başlamıştı Türkmen beyleri, akın akın Anadolu’ya gelen göçebe Türkmenlerin talanından yerli halkı korumak hem de yeni köyler kurulmasını sağlamak üzere onları yerleşik düzene geçirmeye başladılar. Çünkü, Anadolu’ya gelen Türkler arasında Orta Asya’da çok eskiden beri köy hayatına, hatta şehir hayatına geçmiş her türlü halk bulunuyordu. Böylece, bunlar yeni geldikleri yerlerde de aynı hayat şartlarını devam ettirmek istiyorlardı. Anadolu’ya yerleştirilen Türk toplulukları, yerleştirildikleri yerlerde kendi isimleri ile köyler kuruyorlar, daha önce yaşadıkları bölgelerdeki bazı dağ, köy, nehir adlarını yeni yerleşim yerlerine veriyorlardı.
Anadolu’ya bu dönemdeki ilk Türk girişini, Batı Hun Türkleri tarafından 378 yılında Karadeniz’in kuzeyinden inerek gerçekleştirmiştir. Tuna boyunu geçen Hunlar, Batı Roma ve Bizans (Doğu Roma) İmparatorluklarının topraklarını istilaya başlamışlar ve Trakya ile Kafkasya üzerinden, 395-398 yılları arasında Anadolu’ya girmişlerdir. Anadolu’ya ikinci giriş 508-516 yılları arasında; Hunlara tabi olarak yaşayan, Sabir Türkleri tarafından yapılmıştır. Anadolu’ya üçüncü Türk girişi, 7.yüzyıldan itibaren doğudan batıya doğru Müslüman Türkler gerçekleştirmiştir. Özellikle Abbasiler devrinde ( 750-1258); Türkistan ve Horasan’dan Anadolu’ya getirilerek, Bizans’a karşı gazalara katılanların arasında çok sayıda Türk vardı.
Yukarıda verdiğimiz iki Vakfiye’den alınan bilgilerin ışığında ve aşağıda vermeye devam edeceğimiz bilgiler/belgeleri dikkate alarak rahatlıkla,“Keles/Kiraz 1506-1530 yıllarında Aydın Sancağı Birgi Kazasına bağlı bir köydür.” diyebiliriz. 1530 yılında Keles’te 96 Hane bulunmaktadır, yaşayan nüfus sayısı belli değildir. Keles/Kiraz’ın 1530-1811 yılları arasında bucak ve 1811-1867 yılları arasında Kaza Merkezi olduğu görülmektedir. İzmir, 1573 tasrihinden itibaren Sığla Sancağı’na bağlandığı için Keles/Kiraz yöresi de bu sancağa balıydı. 1831 Nüfus Sayımı’na göre Keles’in nüfusu 1079 kişidir. 1063 tanesi Müslüman, 15 ‘i reaya ve 1 tanesi de Ermeni’dir. 17.yüzyılda yukarı küçük Menderes Havzasında bulunan kazalar, Birgi, Keles ve Beydağ’dır.
Keles, Cumhuriyet’in ilanı sırasında Ödemiş’e bağlı nahiye iken, 1948 yılında Kiraz adı verilerek ilçe yapılmıştır. Her ne hikmetse; Keles adı, kirazının bol olmamasına rağmen, yöre halkı tarafından da hiçbir anlam ifade etmeyen ve hâlen de benimsenememiş olan, Kiraz ismini almış ve böylece de Keles adı, diğer tarihî değeri ve hatırası olan yer adları gibi, tarihe karışmıştır. Ancak, bu tarihe karışma, resmî makamlar ve belgeler nezdindedir. Keles halkı, hiçbir zaman Keles ismini dilinden düşürmemiş ve hâlen de en yaygın olarak Kiraz değil, Keles ismi kullanılmaktadır. Yolunuz bu tarafa düşecek olursa; göreceksiniz ki Ödemiş-Kiraz arasında yolcu taşıyan minibüs şoförleri ve muavinlerinin “Keles, Keles, Keles’e bir kişi!”, diyerek müşteri topladıklarını, arada sırada da yeni ismiyle ilçeyi tanıyanlar için , “Keles Kiraz, Keles Kiraz!” diyerek müşteri aradıklarını görebilirsiniz.
Kaleköy/Antik Kent’teki Gymnasium (Kale olarak bilinen), Tonoz (Tolaz) resimlerine bakıldığında rahatça görülecektir ki Kale kalıntılarındaki yarım kavisli tonoz yapı tekniğinin kullanılmış olması, bu eserin Geç Roma/Erken Bizans döneminde yapılmış olma ihtimalini güçlendirmektedir. Kaleköy Kent Kalıntılarının büyük bölümü üzerinde, bugünkü modern Kaleköy bulunmaktadır. Kente ait gymnasium (Kale), büyük oranda günümüze kadar sağlam olarak gelebilmiş tek yapıdır. Yerleşim alanının gymnasiumun çevresi ile doğudaki eğimli tepeler ve ova arasında eğimli arazide yoğunlaştığı görülmüştür. Bu alanda gymnasıumun yanı sıra tonozlu yapılar ile temel kalıntılarına rastlanmaktadır. Kente ait nekropol alanının, köy mezarlığının güney yönünde, Kaleköy-Haliller Köy yolu istikametinde yolun iki tarafında geniş bir alana yayıldığı ve bu alanda tahrip edilmiş mezar odalarının bulunduğu görülmektedir. Ayrıca yerleşim alanı ile mezarlık alanı birbiri içine girmiş haldedir.
Kiraz İlçesi Hisar Köyü Köyiçi Mevkiindeki Asar Kalesi surları, köy iskânı içinde kalmış ve birçok yapılar sur duvarlarına yaslanmış durumdadır. Kalenin sur ve burçlarından çoğu yıkılmış olup, ayakta kalabilenler ise kalenin güneybatı kısmında bulunmaktadır. Kalenin iç kısmında yoğun bir yapılar grubu bulunmakta, ayrıca mevcut sur duvarlarını dıştan güney doğu yönünde yapılar çevrelemektedir. Gerek içten gerek dıştan bazı yapılar sur duvarlarına bitişik durumdadır. Kale, kaba ve moloz taşlardan harç kullanılarak inşa edilmiştir. Roma-Bizans dönemi eseri olan Hisar Kalesi, Aydınoğlu Beyliği ve Osmanlı Devleti dönemlerinde onarım görmüştür K.K.KARARLARI: G.E.E.A.Y.K.'nun 14.11.1981 tarih ve A-3200 sayılı kararı ile tescil edilmiştir
Osmanlı Dönemi eseridir. Hayırseverlerden Hacı Mehmet Efendioğlu Hasan tarafından R.1309-M.1893 tarihinde yaptırılmıştır. Kare planlı camii, alaturka kiremit kaplamalı ve kırma ahşap çatılı ve geniş ahşap saçaklıdır. Ahşap dikmelerin birbirine yuvarlak kemerlerle bağlı olduğu ve ahşap çatı ile örtülü son cemaat yerine sahiptir. Son cemaat yerinin doğu yönü duvarla kapalı iken, batı yönü açık bırakılmıştır. Bitkisel ve geometrik motiflere sahip ahşap giriş kapısı dikkat çekicidir. Niş şeklindeki mihrabı oldukça sade bırakılmıştır. Ahşap minberi de sadedir. Tavanı ahşap kaplamalı olup, geometrik motiflerle bezenmiştir. Sarıkaya Köyü, Tarlabaşı Mevkii’de yer alır. İzmir II Numaralı KTVKK'nun 26.01.2006 tarih ve 1770 sayılı kararı ile tescil edildi.
Kiraz’ı çevreleyen dağların eteklerinde ve özellikle Bozdağ’dan inen Küçük Menderes nehri akış alanında çeşitli şelaleler oluşturmaktadır. Bunlardan en önemlisi Çatak Şelalesi’dir. Yine bu nehrin çevresinde soğuk ve bol sularıyla ünlü piknik ve mesire alanları yer almaktadır. Çavuş Dağı eteklerinde ve Çavuşun Düzünde de doğa harikası mesire ve piknik alanları vardır. Eskiden, Çavuşun Düzünde, Karpuz Çatlatan veya Karpuz Kaldıran diye adlandırılan çok soğuk su kaynakları bulunmaktaydı. Su o kadar soğuktu ki karpuzu içine atar atmaz ani sıcaklık değişimiyle hemen patlayıverirdi. Ancak, bu soğuk su kaynağı şu anda kaybolmuş ya da suyu çok azalmıştır. Yine Umurcalı Köyü’nün alt kısmında 3-4 su motorunun bile dindiremediği çok güçlü su kaynağı vardı, o da maalesef küresel ısınmanın azizliğine uğramış ve kurumuştur.